31 Ağustos 2008 Pazar

Amerika'da Öğrenci Hakları

Long Island’da bulunan Jean Nuzzi Ortaokulu 109 (Jean Nuzzi Intermediate School 109) matematik öğretmeni Zeki Sekban; öğrencilerin hitabıyla, Mister Zeki; Amerika’daki devlet okullarında öğretmenlik yapan az sayıdaki Türk öğretmenden sadece biri.1500 kişinin öğrenim gördüğü ortaokulda, iki yıldır matematik dersi veren Zeki Sekban, Amerikalı öğrencilerin Öğretmenler Günü’nden pek haberi olmadığını, öğretmenlik mesleğinin Türkiye ile kıyaslandığında çok farklı bir konumu olduğunu anlatıyor. Zeki Sekban’a göre Türkiye’de öğretmene gösterilen saygı ABD’de yok; fakat bilgiye karşı ise büyük bir saygı gösteriliyor. ABD’deki devlet okullarındaki imkanların; Türkiye’de ancak özel okullarda olduğunu ifade eden Sekban, ABD’li öğretmenlerin en büyük sıkıntısının, üst düzeydeki öğrenci hakları olduğunu belirtiyor. 2 artı 2’nin 4 olduğunu bilmeyen bir öğrencinin, sahip olduğu hakları çok iyi bilmesi öğretmenleri zorlayan konuların en başında geliyor. Matematik öğretmeni Zeki Sekban, öğrenciye karşı saygılı olmanın şart olduğunu; hiçbir şekilde öğrenciye fiziki bir müdahalede bulunulamayacağını belirterek; yaşadığı bir hatırasını ise şu şekilde anlatıyor:
- Öğrencilerimi sınav yaptım ve sonuçları sınıfta okudum. Düşük not alan bir öğrencim ‘Bunu yapamazsınız.’ diyerek itiraz edip sınıfı terk etti. Okul müdürü kısa bir süre sonra beni odasına çağırıp;
-Öğrencilere notunu ancak birebir; üçüncü bir kişinin duyamayacağı şekilde söylemen gerekir, diyerek beni uyardı.”
Zaman zaman ailelerin de bu konuda sıkıntı çektiğini anlatan Zeki Sekban’a, geçtiğimiz günlerde Honduras göçmeni bir öğrenci velisi:
- Honduras’ta biz çocuklarımızı terbiye etmek için arada bir hafifçe okşardık. Okulda öğretmenleri, evde bizler hiçbir şekilde çocuklara artık dokunamıyoruz. Bu çocuk bunu bildiği için azdıkça azıyor. Öğretmen bey, söyleyin ne yapmalıyım? Ders çalışmıyor, söz dinlemiyor, diyerek yaşadığı durumu özetlemiş. Öğretmen olarak şiddete tamamen karşı olduğunu; dünyanın hiçbir yerinde ABD’deki öğrenci hakları kadar kuvvetli bir yaptırımın olmadığını; bu durumun zaman zaman öğrencileri idare etme noktasında sıkıntıların yaşanmasına sebep olduğunu belirtiyor.
Türkiye’de her Öğretmenler Günü’nde yapılan ‘pazarda limon satan öğretmen’ haberlerini hatırlattığımız Sekban, ABD’de öğretmenlerin ek işler yaptığını; fakat buna kanunen izin verildiğini söylüyor. Bir öğretmenin ikinci bir iş yapmasının çok normal olduğunu anlatıyor. Zeki Sekban, “Amerika’daki öğretmenlerin de Türkiye’de olduğu gibi bazı avantajları ya da dezavantajları bulunuyor. Birçok öğretmen ikinci bir iş yapıyor. Kimi pizza dağıtır, kimi temizlik işleri yapar. Kendimden örnek vermek gerekirse; öğretmen olmadan önce pizza dağıtıyordum; hâlâ arada bu işi yapıyorum. Bu durumun Türkiye’den farkı ise hiç kimsenin bu durumu garip görmemesi ve herkesin yaptığı işi rahatça söyleyebilmesi. Çalıştığınız pizzacıya okuldan öğretmen arkadaşlarınız çok rahat bir şekilde gelir ve kimse de bu durumu garipsemez. Türkiye’de ise bu durum biraz utanç kaynağıdır. Halbuki bu bir iştir ve Amerikalılar buna bu gözle bakar. Bir öğretmen işinden arta kalan vakitte limon satmaz ama pizza dağıtabilir.’’ diyor.
2006 yılının Mart ayında ilk kez tek başına; derse girdiği günü unutamayan Zeki Sekban, sınıfı idare edemediğini; dersin ilk 20 dakikasında sadece ismini söylemek için uğraştığını anlatıyor. Zeki Sekban:
- İlk iki derse tecrübeli bir öğretmenle girdim; sınıf gayet normaldi. Tek başıma girdiğim devam derslerde ise herkes kendi havasındaydı. Kimse beni dinlemiyordu. Hiçbir öğrencinin umurunda değildim. Sıkıntılı günlerdi. Ders anlatma konusunda bir sorun yoktu; çünkü Türkiye’den tecrübeliydim. Öğrenciyi idare etmek, hele de başka bir kültürle yetişmiş öğrencileri, çok daha zordu. Sınıfı idare etmek için ikinci bir öğretmen bana yardımcı oldu. Bu arada dersleri hiç ihmal etmedim.
Şşeklinde konuşuyor. Bu yılın geçtiğimiz yıla göre çok farklı olduğunu belirten Zeki Sekban; okuldaki ilk günün çok önemli olduğunu; sınıfa ilk girdiği andan itibaren artık idarenin öğretmende olduğunu öğrencilere hissettirdiğini anlatıyor.
Mimar Sinan Üniversitesi Matematik Bölümü mezunu olan Zeki Sekban, ABD’de Öğretmenler Günü’nün mayıs ayında kutlandığını, öğrencilerin Türkiye’de olduğu gibi öğretmene hediye verme gibi bir geleneğin olmadığını söylüyor. Yüz öğrencisinin olduğunu anlatan Zeki Sekban, öğrencilerle arasının çok iyi olduğunu; 10 öğrencisinin bu ilişkiler sayesinde Türkçe öğrenmeye karar verdiğini söylüyor. Öğleden sonra okul programında küçük gruplara verdiği dersin ilk 15 dakikasında 10 öğrenciye Türkçe öğreten, matematik öğretmeni Zeki Sekban’ı, okul koridorunda öğrencileri “merhaba” diyerek karşılıyor.
33 öğrenciden oluşan sınıflarda eğitim yapıldığını, öğrencilere 55 altında not verilmediğini; sınıfta öğrenci bırakmanın zor olduğunu; fakat öğrencilerin sınıfta da kalabildiğini anlatıyor. Mesleğe yeni başlayan bir öğretmenin yıllık 45 bin dolar maaş aldığını, ABD’ye geldiği dönemde öğretmen olmayı düşünmediğini ifade eden Sekban, 1983 yılında Sefaköy Lisesi’nden matematik öğretmeni Haydar Demiryürek’ten ne öğrendiyse Amerikalı öğrencilere aynı yöntemi kullanarak ders anlattığını söylüyor.

18 Ağustos 2008 Pazartesi

2030 DA DÜNYA NASIL OLACAK?

Dünyanın en önemli gelecek bilimcilerinin (futurolog) oluşturduğu Dünya Futurolog Birliği bu sorunun yanıtını verdi. Bilimsel ve teknolojik gelişmelere göre 2030’da dünyada şunlar olacak: -1-Dünya nüfusu 8.2 milyara ulaşacak. Kişi başına düşen gelir ortalaması 6 bin dolardan 11 bin 500 dolara yükselecek.
2-Dünya politikası, ülkelerin İslam’a bakışı üzerine şekillenecek. -Türkiye’nin AB’ye katılımıyla birlikte Avrupa Birliği içerisinde de İslam’ın etkisi daha fazla hissedilmeye başlanacak.
3-İşleyişten rahatsız olan İngiltere ve yanına çekeceği bazı ülkeler AB’den çıkacak. -İnsanoğlu ilk kez Mars’a ayak basacak.
4-Süper bilgisayarlar avuç içine sığacak. Kıyafetlerden gözlüklere kadar her üründe bilgisayar bulunacak. -Nanoteknolojiyle beynimiz bilgisayarla iletişim kuracak.
5-Yıpranan organlar yine nanoteknolojinin nimetleri sayesinde kendi kendine yenilenecek.
6 -Genetik ve kök hücre gelişmeleriyle insan ömrü uzayacak. Aynı şirket içinde 4 jenerasyondan insanlar birlikte çalışacak.
7-Bulaşık makinesi, çamaşır makinesi, buzdolabı hayatımızdaki yerini koruyacak... Ancak manuel kontroller yerine ya kendi kendilerine ya da sesle kumanda












12 Ağustos 2008 Salı

NAMUSLULARIN NAMUSSUZLAR KADAR CESUR OLMASI YETER

Vaktiyle İsmet Paşa'nın söylemiş olduğu bu sözü başlık olarak almamın sebebi, son yıllarda Türk halkını canından bezdiren yolsuzlukların ortaya çıkması, ülkemizin emperyalistlere peşkeş çekilmesi, halkın devlete, orduya, okullara, öğretmenlere, birbirlerine olan güveninin sarsılması nedeniyle oluşan karamsar psikolojiden kurtulmak ve biraz olumlu düşünerek kendimi avutmaktır.
Türkiye 60 yıllık dönem boyunca iç ve dış örgütlerin ve beyin yıkayan medyanın kışkırtması nedeniyle sürekli ideolojik çatışma içinde yer aldı. Oysa bu ülkeyi emperyalist ülkelere peşkeş çekmemek için atalarımız çok kan akıttılar. Günümüzde, atalarının tüm bu fedakarlıklarını unutan garip yaratıklar fazlasıyla türemeye başladılar. Bu yaratıklar, ülkeleri için çok şeyler yapabilecek, aklı başında proje geliştirecek yüz binlerce insan bulunduğunu bilmiyorlar sanırım.

İyi hoca da var, iyi mühendis de, iyi doktor, namuslu tüccar, namuslu hakim, namuslu vatandaş, iyi öğretmen, çalışkan ve yaratıcı öğrenci de var.
Sağlam, depreme dayanıklı binalar yapan mimarlar da var, rüşvet yemeyen subay ast subay, komplo teorileri hazırlamadan şerefiyle görev yapan generaller ve yüksek rütbeli subaylar da var.
Çevreye duyarlı yere çöp atmayan vatandaş, doğruları yazan, kalemini satmayan binlerce yazar, kitap okuyan binlerce vatandaş, ciddi araştırmalar yapan binlerce bilim adamı ve namusuyla yaşayan kazancıyla yetinen güler yüzlü, yardım sever ve sevecen binlerce vatandaş var.
Güvenilecek binlerce insan da var.

Bunların yanı sıra;

yere tükürüp çöp atan, hak yiyen, saatlerce Tv izleyip göbek kaşıyan, iş beğenmeyen, rüşvet yiyen, kazancıyla yetinmeyip devleti ve vatandaşı soyan, hırsız, yalancı ve dolandırıcılarda çok var.
Zaten böyle olmasa bu çark dönmezdi. Namusluların kıymeti bilinmezdi.
Ülkeyi kurtaracak binlerce vatansever var. Yalnızca iyi niyetli ve namuslu vatan severlerin biraz cesur olup seslerini duyurmaları yeterli.
Azınlığı teşkil eden dürüst ve namuslu insanlar doğru bildiklerini söyleme, insan sevgisini dile getirmek için seslerini yükseltme, beş dakikacık insanlığını ve ölümlü olduğunu hatırlama, beş dakika çevreye olumlu telkinler verme cesaretini gösterseler;
Ortak akıl dillenir,
Tv programları düzelir,
Hırsızlar vatandaşı soyamaz,
Rüşvetçiler rüşvet alamaz,
Yalancılar yalan söyleyemez,
Hafif bir depremde bile insanlar ölmez,
Herkes kazancıyla yetinmesini öğrenir,
Yazarlar doğruları yazarlar, çıkar uğruna kalemlerini satmazlar,
Mimarlar sağlam bina yaparlar,
Ülkeleri uğruna atalarımızın döktükleri kanları unutmazlar,
Yerlere çöp atıp tükürmezler,
Kendi vatandaşlarını sömürerek haklarını yiyemezler,
Laf ile ülkeye düzen getireceğini sanan parti liderlerinin boş konuşmalarını dinleyip alkışlamazlar,
İktidarın bomboş hamlelerine, onları mat edene kadar (tencere dibin kara, seninki benden kara misali) yine boş hamlelerle yanıt veren her an dağılmaya hazır olan muhalefet partilere destek vermezler.
........