23 Kasım 2009 Pazartesi

ÖĞRETMENİM

ÖĞRETMENİM

Ben bir gülüm, sen bahçıvan...
Çok açarsam eser senin,
Mis kokarsam hüner senin...
Ama bir de soluversem,
Günah senin, günah senin,
Öğretmenim...

Ben tohumum, çiftçi sensin.
Çok sularsan ürün senin.
Bol olursam verim senin.
Ama bir de çürütürsen ,
Hata senin, hata senin
Öğretmenim...

Ben elmasım, sarraf sensin.
Pırlantaysam emek senin.
Parlıyorsam yıldız senin.
Ama bir de parçalarsan
Kırık senin, kırık senin
Öğretmenim...

Ben boş defter, kalem sensin.
Doğru yazsan yarın senin.
Güzel yazsan ikbal senin.
Ama bir de karalarsan
Vicdan senin, vicdan senin
Öğretmenim...

Ben öğrenci, sen öğretmen.
Başarırsam hüner senin.
Kazanırsam, zafer senin.
Ama bir de kaybedersem
Yok diyecek başka sözüm.
Yorum senin, yorum senin
Öğretmenim...
Öğretmenim...

1 Kasım 2009 Pazar

DEĞERLER VE DOĞRULAR

Yanlış' ve.. 'Değerler'

On bir yaşındaydı ve New Hampshire gölünün
ortasındaki adadaki evlerinde ne zaman eline
bir fırsat geçse hemen balığa giderdi.
Levrek avı yasağının kalkmasından bir gün önce,
babasıyla akşamın ilk saatlerinde küçük güneş
balıklarından yakaladı.
Sonra oltasına yem takıp, oltayı fırlatma talimi yaptı.
Yem suya değdiği zaman gün batımında suda altın
haleleler oluşturmuş, daha sonra gölün üzerinde ay
doğmuştu.
Oltasının hızla çekildiğini hissedince, oltaya büyükbir
balık geldiğini anladı.Babası oğlunun balığı çekişini
hayranlıkla izledi.
Çocuk sonunda yorgun düşen balığı sudan çıkardı.
O güne kadar gördüğü en büyük balıktı, bir levrek;
ama av yasağının kalkmasına sadece saatler kalmıştı.
Baba-oğul güzelim balığa baktılar, pulları ayışığında
ışıl ışıl parlıyordu. Babası birkibrit yakıp
saatine baktı. Saat on olmuştu.
Av yasağının bitmesine daha iki saat vardı.
Önce balığa, sonra oğluna baktı.

'Suya geri bırakman gerekiyor, oğlum,' dedi.
'Baba!' diye itiraz etti çocuk ağlamaklı bir sesle.
'Başka balıklar da var,' dedi babası.'
Ama hiçbiri bunun kadar büyük değil!' dedi çocuk.

Göle şöyle bir göz attı.
Gölde hiçbir balıkçıteknesi yoktu.
Babasının yüzüne baktı bu kez.
Kendilerini hiçkimsenin görmemiş olmasına, kimsenin
ne balığıyakaladıklarını bilmesinin olanaksız olmasına
karşın, babasının sesinden bu konuda hiçbir ödün
vermeyeceğini anlamıştı.
Oltanın ucunu balığın ağzından çekti ve balığıgölün
karanlık sularına bıraktı.
Balık suya düşerdüşmez, şöyle bir çırpındı ve gözden
kayboldu.
Çocuk bir daha bu kadar büyük bir balık
tutamayacağından emindi.
Bu olay bundan tam otuz dört yıl önce oldu.
Bugün o çocuk New York City'nin ünlü mimarlarındandır.
Babasının küçük evi hâlâ o adadadır.
Oğlunu ve kızlarını hâlâ o adadaki küçük eve balık
tutmaya götürür.
Çocuk haklıydı.
Bir daha o kadar büyük bir balıktutamadı.
Fakat'değerler' konusunda bir ikilem yaşadığı zaman
hep o balığı gözünün önüne getirir.
Babasından öğrendiği gibi 'değerler', doğru ile yanlışın
ne olduğu konusunda çok basit bir konudur.
Güç olan yalnızca değerlerin uygulanabilmesidir.
Birileri görmediği zaman da doğru olanı yapabiliyormuyuz?
Evet, küçüklüğümüzde bizlere balığı suya geri bırakmak
öğretilseydi, doğru olanı yapabilirdik.
Çünkü gerçeğin ve doğrunun ne olduğunu öğrenmiş olurduk.
Doğru olanı yapma kararı belleklerimizdeki canlılığını
hiçbir zaman yitirmez.
Bu anıyı dostlarımıza ve torunlarımıza göğsümüz kabara
kabara anlatırız.
Fırsatlardan yararlanmak değil, doğru olanı yapmaktır
önemli olan.

ABBAS ŞİİRİNİN HİKAYESİ

Cahit Sıtkı askerliğini yedek subay olarak yapmak üzere birliğine
gider. O yıllarda yedek subay sayısı az olduğundan her yedek subaya
emireri verilmektedir. Birliğine gittiğinde bölük yazıcısından künye
defterini ister. Sırayla isimlere bakmaktadır bir isim dikkatini
çeker. Abbas oğlu Abbas..Sakat çolak eli yüzünden çürüğe ayrılmış
biridir Abbas..Talim bitiminde askerin yanına gönderilmesini ister.
Öğle saatlerinde kapı alınır. Karşısında civan mert yiğit biri selam
çakıp;

-Abbas oğlu Abbas. Emret komutanım!.. der..

Aralarında söyle bir konuşma geçer.

-Nerelisin?
-Memleket Mardin, kaza Midyat komutan
-Sen benim emirerim olur musun?
-Sen bilir komutan!.

Askere eşyalarını toplamasını söyler ve kendi evinin altındaki boş
yere taşınmasını ister. Zamanla askerin zekiliği sıcakkanlılığından
etkilenir. Abbas her sabah erkenden kalkar, Cahit Sıtkı ‘ ya kahvaltı
hazırlar. Öğle yemeğini sormadan hazırlar.Tüm ihtiyaçlarını karşıdan
bir istek gelmeden düşünüp yerine getirir. Erkenden kalkıp Cahit
Sıtkı’nın kıyafetlerini ütüler hazırlar ve evin temizliğini yapar..

Akşamları olunca Cahit Sıtkı’nın sevdiği yemek ve mezeleri hazırlar..
Zamanla aralarında komutan asker ilişkisinden daha güçlü bir dostluk
bağı oluşur. Bu saf ve temiz Anadolu çocuğundaki sadakat ve
temiz yürekten etkilenmiştir Cahit Sıtkı.. Zaman zaman karşısına alıp
derleşir ve bu Anadolu çocuğunun ruhunda gizli şeyleri keşfeder..

Akşamları rakı sofrası kurup en güzel kızartma ve mezeleri hazırlar
Abbas..Aralarındaki duygu bağları güçlenir. Böyle bir keyif gecesi
akşamında alkollü Cahit Sıtkı sorar;

-Sen İstanbul ‘ u bilir misin Abbas?
-Bilir komutanım..
-Orda bir Beşiktaş var bilir misin?
-Bilir komutan!.Ben orda acemi birlikteydim. .
-Orda benim bir sevgilim var.. Sen kaçırıp onu bana getirir misin?
-Elbet komutan!

Sabah olur Cahit Sıtkı bakar ki.. Abbas yeni asker kıyafetleri giymiş
tıraş olmuş hazırlanmış. Cahit Sıtkı sorar;

-Hayırdır Abbas neden böyle hazırlık yaptın?
-Ben İstanbul’a gidecek komutan!..
-Ne yapacaksın sen İstanbul’da?
-Sen söyledi bana.. Ben gidecek sana Sevgiliyi getirecek!..

Gözlerindeki hüznü ve gözyaşlarını gizlemek istercesine arkasını dönüp
kapıyı çarpar ve çıkıp gider Cahit Sıtkı.. Fakat bu mert askerin,
yüreği sevgi dolu Anadolu çocuğunun samimiyeti ve sıcaklığından
duygulanır..

Akşam olur.. Ağaç altında rakı sofrası kurdurur ve Abbas’ı karşısına
oturtur.. Birlikte yer içerler ve Cahit Sıtkı o meşhur şiirini kağıda
döker!……

Haydi Abbas, vakit tamam;
Akşam diyordun işte oldu akşam.
Kur bakalım çilingir soframızı;
Dinsin artık bu kalp ağrısı.
Şu ağacın gölgesinde olsun;
Tam kenarında havuzun.
Aya haber sal çıksın bu gece;
Görünsün şöyle gönlümce.
Bas kırbacı sihirli seccadeye,
Göster hükmettiğini mesafeye
Ve zamana.
Katıp tozu dumanı,
Var git,
Böyle ferman etti Cahit,
Al getir ilk sevgiliyi Beşiktaş ‘ tan;
Yaşamak istiyorum gençliğimi yeni baştan.